Prenses ve Bezelye Tanesi

Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, denizlerin ötesinde, yemyeşil ormanlarla çevrili bir krallıkta, yakışıklı ve iyi kalpli bir prens yaşarmış. Bu prens, gerçek bir prensesle evlenmek istermiş; ancak gerçek bir prensesi bulmak, düşündüğünden daha zormuş.

Prens, ülkesinin dört bir yanını dolaşmış, komşu krallıklara seyahat etmiş, birçok prensesle tanışmış; fakat hiçbirinin gerçek bir prenses olduğundan emin olamamış. Her seferinde bir eksiklik hisseder, aradığı özellikleri bulamazmış. Üzgün ve umutsuz bir şekilde sarayına dönmüş.

Bir gece, gökyüzü kara bulutlarla kaplanmış, şimşekler çakıyor, gök gürlüyor ve yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyormuş. Tam o sırada, sarayın kapısı çalınmış. Hizmetçiler kapıyı açtıklarında, karşılarında sırılsıklam olmuş, saçlarından su damlayan, elbiseleri çamur içinde genç bir kız görmüşler. Kız, nazik bir sesle, “Ben gerçek bir prensesim. Fırtınada yolumu kaybettim ve sığınacak bir yer arıyorum,” demiş.

Yaşlı kraliçe, kızın gerçek bir prenses olup olmadığını anlamak istemiş. Ona rahat bir yatak hazırlatmış; ancak yatağın altına gizlice bir bezelye tanesi koymuş. Bezelyenin üzerine yirmi tane döşek, onların üzerine de yirmi tane yumuşacık kaz tüyü yatak yerleştirmiş. Prenses, bu yüksek yatakta uyumuş.

Sabah olduğunda, kraliçe prensesi kahvaltıya davet etmiş ve gece nasıl uyuduğunu sormuş. Prenses, “Ah, bütün gece gözümü bile kırpmadım. Yatağımda ne olduğunu bilmiyorum; ama sanki sert bir şey vardı. Her yerim ağrıyor,” demiş.

Kraliçe ve prens, prensesin bu kadar hassas olmasından onun gerçek bir prenses olduğunu anlamışlar. Çünkü yirmi döşek ve yirmi kaz tüyü yatağın altındaki bezelye tanesini hissedebilecek kadar narin bir cilde sahip olmak, ancak gerçek bir prensesin özelliğiymiş.

Prens, sonunda aradığı gerçek prensesi bulduğu için çok mutlu olmuş ve onunla evlenmiş. Düğünleri dillere destan olmuş, kırk gün kırk gece sürmüş. O bezelye tanesi ise müzeye konmuş ve hala orada sergileniyormuş. Eğer bir gün yolunuz o krallığa düşerse, belki siz de görebilirsiniz.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Gökten üç elma düşmüş; biri anlatanın, biri dinleyenin, biri de tüm çocukların başına.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu